Afrika, hem yüzölçümü hem de nüfusu bakımından
dünyanın en büyük ikinci kıtası konumundadır. Özellikle 19. yüzyılın ikinci
yarısında, büyük küresel güce sahip ülkelerin sömürge arayışlarında başlıca hedeflerinden
birisi olmuş ve bu sömürgecilik anlayışı yüzünden halkı uzun yıllar açlık ve
yoksullukla mücadele etmek zorunda kalmıştır.Maalesef bu açlık ve yoksulluk
problemi günümüzde de halen devam etmektedir.
Uluslarası
Para Fonu’na göre dünyanın en hızlı büyüyen on ülkesinden yedisi Afrika
kıtasında bulunmaktadır. BM Dünya Turizm Örgütü tarafından da son on yılda en
hızlı büyüme kaydeden turizm bölgeleri arasında yine Afrika kıtası
gösterilmektedir. Fakat altyapı eksikliklerinden dolayı kıta ülkeleri bu turizm
potansiyellerini yeterince verimli kullanamamaktadırlar. Bu turizm
potansiyelinin en iyi şekilde kullanılabilmesi için altyapı ve çeşitli
alanlarda yatırımlar yapılması gerekmektedir. Bu yatırımların da yapılabilmesi
için kıta ülkelerinin diğer küresel ülkelerle iyi ilişkiler içinde olması ve o
ülkelerden yapılacak yatırımların teşvik edilmesi son derece önemlidir.
BM
Dünya Turizm Örgütü’ne göre, dünya genelindeki turist sayısı ilk defa 2012
yılında 1 milyar sınırının üzerine çıkmıştır. Bu artış, Afrika kıtası gibi
gelişmekte olan bölgelerdeki taleplerin de artmasını sağlamıştır. 2011 yılında
Afrika’yı ziyaret eden turist sayısı 50 milyonun üzerindeyken, bu sayı 2012
yılında 63.6 milyona ulaşmıştır. Gelen turist sayısı arttıkça turizm
sektöründeki çalışanların sayısı da artış göstermiş ve 2012 yılında turizm ve
ulaştırma sektörü sayesinde 8.2 milyon kişi istihdam edilmiştir.[1]
Afrika
kıtası ülkeleri, turizm sektörünün geliştirilmesi için dış ülkelerle işbirliği
anlaşmaları imzalamaktadır. Bu anlaşmalar sayesinde turizmi geliştirebilecek
her türlü olanak değerlendirilmeye çalışılmaktadır. Örneğin; Avrupalı ve
Amerikalı havayolu şirketleri Afrika ülkelerini de uçuş güzergahları arasına
koymakta ve ülke turizmine katkı sağlamaktadırlar. Türk Hava Yolu (THY) da
Afrika kıtasına doğrudan uçuş gerçekleştiren havayolu şirketleri arasında bulunmaktadır.
Geçmişimizde
Afrika ile çok ileri düzeyde iyi ilişkiler içerisinde olduğumuz söylenemez.
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan beri hep “batılılaşma” politikasına önem
verdiği için, Afrika ile olan ilişkilerini geri plana atmıştır. Hatta Türkiye,
Asya ve Afrika kıtalarındaki sömürge devletlerin bağımsızlıklarını ilan
ettikleri dönemde, batılı müttefikleri ile birlikte hareket etmek amacıyla uzun
yıllar bu devletlerin bağımsızlıklarını tanımamıştır.[2]
1991
yılında SSCB dağılıp Soğuk Savaş bittikten sonra Türkiye, dış politikasını
gözden geçirmeye karar vermiş ve 1998 yılında Afrika Eylem Planı ortaya çıkmıştır.
Bu sayede Afrika kıtasıyla yeni bir dönem başlamıştır. Daha sonra 2003 yılına
gelindiğinde “Afrika ile Ticari ve Ekonomik İlişkilerin Geliştirilmesi
Stratejisi” Afrika ile olan ilişkilerimizi geliştirmemizde başarılı bir adım
olmuştur. 2005 yılı ise “Afrika Yılı” ilan edilmiş, yeni büyükelçiliklerin
açılması planlanmış ve 2008 yılında Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi’nin
düzenlenmesiyle ilişkilerde yeniden bir yapılanma sürecine gidilmiştir.
Türkiye’nin
Afrika kıtasına olan ilgisinin artmasında Afrika kıtasının 30 milyon
kilometrekareyi aşan yüzölçümü ve 1 milyara yakın nüfusu ile uluslararası
arenada gittikçe artan bir önem sahip olması gösterilebilir. Türkiye başta
inşaat sektörü olmak üzere birçok alan için büyük bir pazar oluşturan Afrika
ile ekonomik ilişkilerini arttırmak istemektedir. Günümüzde bu ilişkilerin
giderek arttığı sörülmektedir.
Afrika
Kıtası’yla olan ilişkilerimiz arttıkça karşılıklı olarak açılan büyükelçilik
sayıları da artmıştır. Mayıs 2009’da 7’si Sahraaltı Afrika’da olmak üzere
kıtada toplam 12 büyükelçiliğimiz bulunmaktayken bugün bu sayı 39’a
yükselmiştir. Aynı şekilde Afrika ülkeleri de Ankara’da büyükelçilikler açmaya
başlamışlardır.[3]
Afrika
kıtasıyla ticaret hacmimiz de oldukça büyük bir artış göstermiştir. 2003
yılında 5.47 milyar dolar iken, bu rakam 2014 yılında 4 katlık bir artışla 23.4
milyar doları aşmıştır. Aynı dönemde, ihracatımız 2.13 milyar dolardan 13.7
milyar dolara yükselirken, ithalatımız ise 3.34 milyar dolardan 9.6 milyar
dolara kayda değer bir artış göstermiştir. 2003-2014 yılları arasında Afrika
kıtasına yönelik ticaret hacmimizde yıllık ortalama %15,6; ihracatımızda%20,9;
ithalatımızda ise %10,7’lik bir artış oranına ulaşılmıştır. Özellikle
ihracatımızdaki büyüme oranı dikkat çekicidir. Aynı dönemde Çin’in Afrika’ya
ihracatı yıllık bazda ortalama %24,5; Hindistan’ın %23,4; ABD’nin %12,7;
Fransa’nın ise %6,2 artış göstermiştir.[4]
Ticaret hacmimizin bu
kadar büyük bir artış göstermesinde Türkiye’nin Afrika kıtasına yaptığı
yatırımlar önemli rol oynamaktadır. 2003 yılında oldukça az olan
yatırımlarımız, günümüzde 6 milyar dolara ulaşmıştır. Afrika ülkeleriyle ulaşım
imkanlarını geliştirmek, işadamlarının karşılıklı olarak birbirleriyle
temaslarını kolaştırmak amacıyla Türk Hava Yolları (THY)’nın Afrika ülkelerine
doğrudan uçuşlar gerçekleştirmesi de yatırımların artmasında önemli bir role
sahiptir.